Gerçek mi Oluyor? Gün Geçtikçe Dünyamızın Benzemeye Başladığı Mutlaka Okumanız Gereken 14 Distopya

Nükleer savaşı sonrasındaki dünyayı odağına alan Metro 2033’e her geçen gün daha da yaklaşıyoruz. Nükleer silah tehditlerinin her geçen gün arttığı dünyamıza da bir ışık tutuyor Metro 2033. Yaşanan büyük bir nükleer savaşın ardından hayatta kalan kişilerin Moskova metrosuna sığındığı kitapta istasyonlar arasında yaşayan diğer yaratıklara da odaklanılır.

Büyük Birader tarafından totaliter bir rejimle yönetilen bir ülkeyi odağına alan 1984 şu anda Kuzey Kore’nin durumuna oldukça benziyor. Ana karakter Winston Smith, parti kontrolündeki yaşamını sorgulayan ve düşünen bir devlet memurudur. Partinin sürekli gözetimi ve propaganda aracılığıyla düşünceleri ve davranışları kontrol edilir. Her yerde kameraların yer aldığı ve izlendiğiniz bir ülkeye odaklanan 1984 bir açıdan korkutucu bir açıdan da doğru.

Duygusallık ve aşkın olmadığı, insanların sınıflara ve çeşitli özelliklere göre test tüpü bebekler olarak üretildiği Cesur Yeni Dünya şu anda yaşadığımız dünya ile ana hatlarıyla çok benzemese de romanın içerisinde benzeyen düşünceler ve yapılar bulunuyor. Kitaptaki John adındaki bir ‘yaban’ karakter, bu distopik dünyadan farklı bir toplum olan Yabaniler’in arasından gelir ve Dünya Devleti’ni anlamaya ve sorgulamaya başlar.

Yapay zekanın ve gelişen robotik sistemlerin hayatımıza girdiği bu zamanda Ben, Robot aslında çok da uzak olmadığımız bir konuya değiniyor. Kitaptaki hikayeler, farklı dönemlerde ve farklı karakterlerle birlikte robotlarla ilişkileri ve etkileşimleri ele alır. ‘Üç Robot Yasası’ sayesinde, robotların insanlara zarar veremeyecek şekilde programlandığı ve insanların güvenliği için tasarlandığı düşünülen robotların, bazen beklenmedik sonuçlara yol açan kararlar almasının nedenleri araştırılır. Hikayeler, robotların duyguları, insanlarla etkileşimleri, ahlaki sorunlar ve toplumsal sonuçları gibi derin düşünceleri ele alırken, aynı zamanda bilim kurgu türüne özgü heyecan verici ve zekice kurguları okuyuculara sunar.

Sakin ve monoton bir toplum olan Sameness adlı distopik bir toplumda yaşayan genç bir erkek olan Jonas’ın hikayesini anlatır. Toplumları, renksiz ve duygusuz bir düzende yaşamaktadır. Ancak, herkesin belirlenmiş bir rolü ve yaşamı vardır. Duygularımızı ve hislerimizi dijital dünya ile yavaş yavaş yitirmeye başladığımız bu dönemde Seçilmiş Kişi’deki bazı durumlar bize çok tanıdık gelebilir…

Amerika Birleşik Devletleri’nde geçen Demir Ökçe yayımlandığı tarihten sonraki dönemde yazdığı şeyler ile pek çok kez gündeme gelmişti. Yazılanların birebir aynısı çıkmasa bile oldukça benzerlerinin yaşandığı bu toplumda Demir Ökçe gerçekten de tanıdık bir distopya! İkinci Dünya Savaşı’nda yaşananları da önceden bildiren Demir Ökçe okudukça günümüz dünyasını da görebileceğiniz içimizden bir distopya olma özelliğinde.

Bireysellik ve özgürlük kavramlarının kaldırıldığı bir ülkeyi konu alan Biz, doğadan kopan ve teknolojiye bağlı kalan insana odaklanıyor. Numaralandırılmış isimleri ile var olan insanlar rutin bir yaşam sürmeye odaklanmış şekilde karşımıza çıkıyor. Belirli saatlerde belirli şeyleri yapmalarına izin olan bu toplum tam anlamıyla şu anda gerçek olmasa da benzeştiği noktalar bulunuyor.

Şiddet üzerine odaklanan Otomatik Portakal’da şiddet yanlısı olan Alex’in başından geçenlere odaklanılır. Alex, arkadaşlarıyla birlikte şiddet dolu eylemler gerçekleştiren ve suç işleyen bir gençtir. Ancak bir gün yakalanır ve hapishaneye gönderilir. Cezasının bir parçası olarak Alex beyin yıkama tedavisiyle tanışır.

Çevre kirliliği, doğal kaynakların tükenişi ile meydana gelen kıyameti odağına alan Hayatta Kalma Güncesi şu anda yaşadığımız hayattan çok da uzak değil gibi duruyor. Dilin yozlaşması, sokak çetelerinin büyümesi gibi noktalara da odaklanırken aslında karşımıza vahşi bir dünya çıkarıyor.

Atom felaketi sonrasında bir din devletine dönüşen ABD’nin yer aldığı bu gelecekte totaliter rejimler ile birlikte karşımıza yeni bir tehlike daha çıkıyor: Salgınlar. Kadınları kısır bırakan bir virüs, kürtajın cinayet sayıldığı bir ABD… Bildiklerimizin değiştiği bir distopya olan Uyandığında, bazı noktaları ile çok yakın geliyor…

Beni Asla Bırakma, Kath, Tommy ve Ruth adlı üç çocuğun çocukluklarından yetişkinliklerine kadar olan hayatlarını ve duygusal ilişkilerini takip eder. Hikaye, çocukların çocukluğunda normal gibi görünen bir eğitim sistemine ve sıkı bir disipline maruz kalırken, aslında onların özel bir amaçla yetiştirildiğini ve gelecekte korkunç bir kaderle karşı karşıya olduklarını keşfetmeleri üzerine odaklanır. Kath, Tommy ve Ruth, kısa bir yaşam süresi olan klonlar olarak yetiştirilmiştir ve amacı, organlarını bağışlamak üzere ‘tamamlanma’ dönemine gelinceye kadar yetiştirilmektir. Kitap, bu üç karakterin kendi kimlikleri, sevgi ve insanlık arayışları ile birlikte klonların toplumdaki yerlerini, insan doğasının karanlık yönlerini ve etik sorunlarını ele alır.

Dünya’nın üzerine ansızın inen devasa uzay gemileri tarafından işgal edildiği bir gelecekte geçen Çocukluğun Sonu uzay ile gerçek dünya arasında konumlanır. Uzay gemilerinin içinden gelen Overlord adlı yabancı bir varlıkdünya halkına kendini tanıtır ve Overlordlar olarak bilinen uzaylı ırkın barışçıl niyetleri olduğunu açıklar. Onlar, insanların kendi sorunlarına çözüm getirmeye ve dünya üzerinde barışı sağlamaya gelmiştir.

Kitapların olmadığı, el yazısının kullanılmadığı bir dünyada geçen Kelime Avcısı’nda karşımıza sık sık Mem isimli tabletler çıkar. Gazetelerin yok olduğu, kütüphanelerin kapatıldığı bu dönem şu anda gelişen teknolojik dünyamızla da paraleldir. En büyük farkı kitapta, her bir kelime para ile satılmaktadır…

Hitler’in dünyayı ele geçirdiği bir zamanda geçer Swastika Geceleri. Hitler dünyayı ele geçireli 700 yıldan fazla zaman olmuştur. Şiddet ve hainlik erkeklere statü kazandırmaya başlamıştır. Kadınlar ise doğurmaya odaklanmış damızlıklar olarak konumlanır. Tüm toplumun taptığı tek bir şey vardır o da Hitler’dir.